Perşembe, Kasım 21, 2024

Lavinia Ochea ; “Türk İnsanının Kalbine ve Aklına Ulaşmak İstiyoruz”

Romanya'nın Ankara Büyükelçiliği Kültür Ataşesi ve Büyükelçi Gabriel Şopanda'nın zarif eşi Lavinia Ochea ile büyükelçilikte bir araya gelerek keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Ochea, 2019 Avrupa Birliği Konseyi Dönem Başkanlığı görevini yürüten Romanya'nın bu süreç boyunca hayata geçirdiği faaliyetlerden, ülkesini yurt dışında temsil eden bir kadın diplomat olarak deneyimlerine, Türkiye ile ilgili izlenimlerinden aile yaşantısına kadar merak edilen tüm sorulara içtenlikle cevap verdi. Romanya ile Türkiye'nin benzer bir coğrafya ve kültürel yapıya sahip olduğunu ve bu ilişkiyi geliştirebilmenin bağ kurmaktan geçtiğini ifade eden Lavinia Ochea, “Çalışmalarımızla Türk insanının kalbine ve aklına ulaşmak istiyoruz” dedi.

spot_img

Sizi biraz daha yakından tanıyabilir miyiz? Türkiye’ye gelene kadar neler yaptınız, şu an neler yapıyorsunuz?

Romanya’nın Ankara Büyükelçiliği’nde politika, diplomasi ve kültür konularında çalışan bir diplomatım. Kariyerime 15 yıl önce Romanya Dışişleri Bakanlığı’nda başladım. Karadeniz ve Doğu Avrupa sorunları, Orta Doğu Barış Süreci ve Romanya’nın dış politik çıkarlarının desteklenmesi gibi konularda deneyim kazandım. Diplomat olarak deneyimim, beş yıl boyunca Romanya Dışişleri Bakanlığı’nın Politika Planlama Bölümü’nde Romanya’nın ABD, İsrail ve Türkiye’deki Büyükelçiliklerinde çalışmaktan oluşuyor.

Ne kadar süredir Ankara’da görev yapıyorsunuz?

Neredeyse üç yıldır Ankara’da çalışıyorum; büyükelçilikteki işime Kasım 2016’da başladım.

“ÜLKEMİ YURT DIŞINDA TEMSİL ETMEK HAYALİMDEKİ İŞTİ”

Görevinizden, ülkenizi temsil eden bir iş yapmaktan mutlu musunuz?

Ülkemi yurt dışında temsil etmek her zaman hayalimdeki işti ve bu fırsata sahip olduğum için çok gururlu ve onurluyum. İşinizden memnun ve hevesli olmanın yanı sıra, özellikle diplomaside otantik ve samimi olmanın size profesyonel bir memnuniyet getirebileceğini düşünüyorum.

Mesleğiniz gereği sürekli ülke değiştirmek sizi nasıl etkiliyor? Yeni bir ülkeye ve o ülkenin insanına, kültürüne adapte olurken zorluk çekiyor musunuz?

Yer değiştirmek işimin bir parçası ve diplomatik deneyime sahip olabilmek için bu durum da bir paket olarak geliyor. Herhangi bir diplomatik kültürde, yer değiştirmek, yeni bir ülkeye uyum sağlamak, yeni kültürleri tanımak ve yeni insanlarla tanışmak istemiyorsanız tam bir diplomat olamazsınız. Bir yerden başka bir yere, bir kıtadan diğerine geçtiğinizde her zaman bir zorluk vardır, ancak aynı zamanda bu dünya hakkında, diğer kültürler, diğer ülkeler ve insanları hakkındaki bilgilerinizi zenginleştirmek için bir fırsattır. Ev sahibi ülkenizi bilmek ve anlamak yabancı bir ortama uyum sağlamanıza ve ülkeler arasında köprü kurmanın en iyi yollarını bulmanıza olanak sağlar.

“YABANCI BİR KÜLTÜRÜ TAKDİR ETMEK KENDİ KÜLTÜRÜNÜZLE BAĞ KURABİLDİĞİNİZDE DAHA KOLAYDIR”

Romanya Büyükelçiliği Kültür Ataşesi olarak Türkiye ve Romanya arasındaki kültürel ilişkileri güçlendirmek ve ülkenizi tanıtmak adına neler yapıyorsunuz?

Türkiye’de Rumenler olarak, ülkelerimiz arasındaki yakın ilişkiler, ortak tarih ve aynı zamanda günlük yaşamdaki düğün geleneklerinden yemeğe ve dile kadar olan benzerlikler nedeniyle şanslı olduğumuzu söylemeliyim. Bu nedenle, kültürel bağların geliştirilmesi çoğunlukla bu ortak mirasa dayanıyor ancak aynı zamanda ana akımdan daha farklı bir kamu diplomasisi ve kültürel aktivite organize etme ihtiyacı da doğuruyor.

Faaliyetlerimizi planlarken, elbette ele almak istediğimiz seyirciyi düşünüyoruz. İzleyicilerimiz Türk vatandaşları. Kendi kültürümüzü, geleneklerimizi sunarken Türk insanının kalbine ve zihnine ulaşabilmek ve aynı zamanda bir Türk insanının ilgili olabileceği özellikleri sunarak bir bağ kurmak istiyoruz. Çünkü yabancı bir kültürü anlamak, takdir etmek kendi kültürünüzle bağ kurabildiğinizde çok daha kolaydır.

Bazı özel projelere gelince, şu özel günleri içeren bir kamu diplomasisi yıllık planımız var: Bahara Merhaba/The Martisor, heykeltıraş Constantin Brancusi, Rumen Bluzu kutlamaları, Ulusal Kültür Günü, Rumen Dili Günü ve Romanya Ulusal Bayrağı gibi kutlama ve etkinlikler sadece birkaçı. Ve en büyük tanıtım etkinliğimiz elbette, her yıl 1 Aralık’ta kutlanan Romanya Milli Günü /Büyük Birleşme Günü. Ayrıca Türkiye’de bir hedef kitle üzerinde büyük etkisi olacak kamu diplomasisi etkinlikleri organize etmek ve geliştirmek istiyoruz.

“AB KONSEYİ BAŞKANLIĞIMIZ BAŞARIYLA GEÇTİ”

Romanya’nın, 2019 Avrupa Birliği Konseyi Dönem Başkanlığı kapsamında büyükelçiliğiniz tarafından düzenlenen etkinliklerden bahseder misiniz?

Romanya için ilk kez Avrupa Birliği Konseyi Dönem Başkanlığı’na sahip olmak, kendimizi bir Avrupa ülkesi olarak sunmak ve potansiyelimizi göstermek için harika bir fırsat oldu. Bu altı ay, yoğun siyasi ve diplomatik çalışmayla zorlu geçse de başkanlığımızın çok başarılı olduğunu bildiğinizden eminim.

Bu nedenle Türkiye’de konferanslardan Romanya ve AB’yi teşvik eden farklı kamu diplomasisi organizasyonlarına kadar tam bir etkinlik takvimi yaptık.

Ocak 2019’da, 17 AB ülkesinden büyükelçi ve diplomatların iş veya tatilleri sırasında Türkiye’de çektikleri 70 fotoğrafın sunulduğu “Turkey seen through the eyes of European Union Diplomats/Avrupa Birliği Diplomatlarının Gözünden Türkiye” adlı eşsiz bir fotoğraf sergisiyle Ankara’da başkanlığımızı tanıttık. Diplomatlar olarak hepimiz iş veya özel bir seyahat için Türkiye’ye geliyoruz ve bu ülkenin güzelliklerine hayranız. Bu nedenle bir fotoğraf sergisiyle, AB diplomatlarını Türkiye’de neyin etkilediğini insanlara sunmak, herhangi bir fotoğraf sergisinden farklı olarak çok daha anlamlıydı.

Daha sonra, 9 Mayıs’ta Avrupa Günü kutlamaları vesilesiyle, fotoğraf sergisini yaklaşık iki ay kaldığı yeni İstanbul Havalimanı’nın Dış Hatlar terminaline taşıdık. Böylece sergi havaalanını kullanan milyonlarca kişi tarafından hayranlıkla izlendi. Komik bir not ise, İstanbul Havalimanı’ndan transit geçiş yapan dünyanın dört bir yanından arkadaşlarımızın tesadüfen sergide kendi fotoğraflarını görmeleri oldu. Türkiye’de çok büyük etkisi olan, yenilikçi bir projeydi.

AB Konseyi Başkanlığı görevimiz sırasında bir başka büyük organizasyon da, Kapadokya’daki sıcak hava balonu projesi oldu. Nevşehir ve Kayseri fahri konsolosumuz Mehmet Dinler’in sahip olduğu sıcak hava balonu şirketiyle yaptığımız bir ortaklıkla, bir balonunun ilk uçuşuna “Fly Ro-EU” adı verildi.

Başkanlığımız sürecindeki son büyük proje, Ankara’nın simgesi olan Atakule’deki olağanüstü bir defilede, tutkulu bir Rumen geleneksel kostüm koleksiyonerinin katkılarıyla, bazıları 100 yıldan eski olan, 30’dan fazla Rumen halk kostümünün sunulduğu “The Symphony of Flowers/Çiçeklerin Senfonisi” adlı moda şovu oldu. Gösteride ayrıca, Romanya kültüründe önemli sembolik bir rolü olan tavus kuşundan ilham alan, elle boyanmış 20 modern elbisenin sunumu da yer aldı. Bunların yanı sıra etkinlikte Romanyalı trompet sanatçısı Julian Lupu’nun yönettiği Bilkent Orkestrası’ndan bir jazz grubu da sahne aldı.

Ayrıca Nisan ayında Romanya Dışişleri Bakanı’nın Türkiye ziyareti sırasında, Romanya eski Dışişleri Bakanı ve Milletler Cemiyeti eski Başkanı olan Rumen Diplomat Nicolae Titulescu’nun Atatürk Bulvarı üzerinde yer alan büstünün açılışını yaparak ona saygılarımızı sunduk. Bu proje Hacettepe Üniversitesi ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın desteğiyle gerçekleştirildi.

SHOM Türkiye’nin (Misyon Şefi Eşleri/Spouses of Heads of Mission) etkinliklerinde de aktif olarak yer alıyorsunuz. Bu topluluğun uluslararası diplomasideki önemi nedir?

Türkiye’ye geldiğimden beri SHOM’un organizasyonlarına aktif olarak katılmaya çalıştım.  Bu yıl yani 2019/2020 döneminde SHOM’un başkan yardımcısı olarak görev yapıyorum. SHOM çok aktif bir topluluk ve çalışmalarımızla Türk kültürünü ve tarihini daha iyi anlamaya ve bu kadar cömertçe bizi ağırlayan bu toplumda bir fark yaratmaya çalışıyoruz. Bu nedenle, farklı yardım etkinlikleri düzenledik ve Suriyeli mülteci çocuklar için SGGD-ASAM (Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği) ile özel ihtiyaçlara yönelik organizasyonlarımız oldu.

“TÜRK KADINI BENİM İÇİN İLHAM KAYNAĞI”

Türk kadını ile ilgili izlenimleriniz neler?

Türk kadınları Rumen kadınlara çok benziyor. Güçlü karakterlere sahip, aileyi ve çocukların eğitimini idare ediyor, günlük faaliyetlere ve hayata katılıyor. Ankara’da veya Türkiye genelinde tanıştığım Türk kadınlarının çoğu benim için farklı faaliyet alanlarında birer ilham kaynağı oldu.

Mesleklerinde başarılı olmak, ön plana çıkmak isteyen genç kadınlara önerileriniz ne olur?

Herhangi bir meslekte başarılı olmak için, çok iyi eğitimli ve hazırlıklı olmanız, iş için gerekli becerilere sahip olmanız ve kendinize özgü yeteneklere inanmanız gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca en önemlisi; örnek olmak. Özellikle geleneksel olarak erkekler tarafından yönetilen bir meslekte bazen zor olabilir ancak kadınların işgücü piyasasında mümkün olduğunca yer almaya ve sınırları aşmaya teşvik edilmeleri gerekiyor.

“KENDİMİ EVDE GİBİ HİSSEDİYORUM”

Türkiye’de yaşamak nasıl bir tecrübe ve sizi en çok etkileyen yönleri neler oldu?

Türkiye’de kendimi evde gibi hissediyorum. Coğrafyanın ve ortak tarihimizin bunda önemli bir rol oynadığını düşünüyorum. Buraya geldiğimden beri Türk insanının misafirperverliği ve her alanda ne kadar çalışkan olduğundan, ülkenin karadan ve havadan altyapısının yanı sıra çeşitliliğinden çok etkilendim.

Türkiye’de bulunduğunuz süreçte burayla ilgili en ilginç bulduğunuz şey ne oldu? Örneğin kötü şanstan kaçınmak için tahtaya üç kez vurmak gibi batıl inançlar, değişik alışkanlıklar tuhafınıza gitti mi?

Türkiye’de kültür ve geleneklerle ilgili olarak birkaçını sıralamam gerekirse nazardan kahve ve çay içme alışkanlıklarına kadar pek çok ilginç şey var. Burada deneyimlediğim sıra dışı şeylerden biri,  bir kutlama ya da yıl dönümüne çelenk gönderme geleneğidir. Bu geleneği ilk kez gördüğümüzde bizim için büyük bir sürpriz olmuştu çünkü Romanya’da sadece cenaze törenlerine benzer çiçek çelenkleri götürülür. Ancak bu tür durumlar yerel kültürün bir parçası ve bir diplomat olarak, bir hareketin farklı milletlere farklı şeyler ifade edebileceğinin farkında olmalısınız.

Ankara’yı seviyor musunuz? Gitmekten hoşlandığınız yerler var mı?

Ankara büyük bir şehir ve bu nedenle her yerini keşfetmek çok zaman alıyor. Ailem ve ben, zamanımızı daha çok ikamet ettiğimiz yere ve işimize daha yakın, daha aşina olduğumuz yerlerde geçirme eğilimindeyiz. En sevdiğim yerlerden biri Park Vadi Dikmen; sadece şehir merkezinde olduğu için değil, aynı zamanda çok çeşitli ağaçlar, çiçekler ve bulunduğum diğer parklardan farklı olan harika bir park tasarımı da sunduğu için favorim. İlkbahardaki kiraz ağacı çiçeklerine, sonbaharda yapraklarının rengi değişen ağaçları izlemeye bayılıyorum. Gitmekten hoşlandığım bir başka yer ise; dükkanları ve etrafını gezmeyi, fotoğraflarını çekmeyi çok sevdiğim Ankara Kalesi.

“KAPADOKYA’DA VAKİT GEÇİRMEYİ ÇOK SEVİYORUZ”

Ankara dışında Türkiye’de nereleri gördünüz? En çok nereyi sevdiniz?

Bir ülkeyi ve halkını tanımanın en iyi yolu olduğu için, Türkiye’de geçirdiğim süre boyunca çeşitli yerler görmeye ve sakinleriyle bir arada olmaya çalıştım. İstanbul, İzmir, Eskişehir gibi büyük şehirlere, ayrıca Beypazarı, Safranbolu, Amasra, Alaçatı gibi küçük şehirlere, Kapadokya’ya, Gaziantep, Antakya ve Konya’ya seyahat ettim. Sadece bir şehri en sevdiğim yer olarak tanımlamam kesinlikle imkansız çünkü hepsi güzel ve farklı, eşsiz tarihi, gastronomik ve turistik deneyimler sunuyorlar. Zengin tarihi, çeşitli ve eşsiz manzaraları nedeniyle beni büyüleyen bir yer olan Kapadokya’nın tarihi bölgesini defalarca ziyaret ettim. Gururla söyleyebilirim ki, bizi ziyarete gelen arkadaşlarımız ve akrabalarımızla hem Ankara’ya çok yakın olduğu için hem de UNESCO tarafından dünya mirası olarak kabul edilen Kapadokya’da vakit geçirmeyi çok seviyoruz.

Türkiye ve Türklerin Romanya’daki imajı nasıl?

Rumenler kendilerini Türklere çok yakın buluyorlar ve bu Türkiye’yi ziyaret eden Rumen turist sayısındaki artışa da yansıyor. Rumenlerin çoğu, Türkiye’yi coğrafi ve tarihsel olarak yakın hissettikleri bir ülkenin zenginliğini ve kültürünü tecrübe edebilecekleri misafirperver bir yer olarak görüyor. Ayrıca Türk vatandaşlarını iyi iş insanları ve girişimciler olarak görüyoruz ve bu durum iş ilişkilerimizin gelişimine de yansıyor. Türk iş insanlarının 1990’larda Romanya’ya gelen ve ilk yatırım yapanlar arasında olduğunu ve Türkiye’nin Romanya’nın AB dışındaki en büyük ticaret ortağı olduğunu da belirtmeliyim.

Türkiye ve Romanya arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendirirsiniz?

Türkiye hem siyasi hem de ekonomik gerekçelerle Romanya için önemli bir ortak olmuştur ve olmaya devam etmektedir ve bu gerçek, yakın bir dostluk üzerine kurulu iki ülke arasındaki sağlam stratejik ortaklık ile de doğrulanmaktadır. 2018’de, yükselen trendin devam edeceğine ve iş birliğimizin daha da güçleneceğine inandığım Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti arasındaki 140 yıllık diplomatik ilişkileri kutladık. Dahası Romanya, Türkiye’nin Avrupa yolunu desteklemeye devam ediyor ve AB Konseyi Dönem Başkanlığı kapsamında Nisan 2019’da, uzun bir durgunluğun ardından AB-Türkiye Ortaklık Konseyi için yeni bir toplantı düzenledi.

Hem tarihi hem de coğrafi açıdan iki yakın ülke olarak, benzer geleneklerimiz, alışkanlıklarımız var mı?

Kesinlikle Romanya ve Türkiye birçok geleneği ve kültürel alışkanlığı paylaşıyor. Buna bir örnek olarak kilimi gösterebilirim. Beypazarı’nda dokunmuş bir Türk kilimi ile Romanya’nın Oltenia ve Muntenia bölgelerinden gelen geleneksel bir Rumen kilimini ayırt etmekte çok zorlandığım oldu.

Bir başka benzerlik de seramik çalışmalarında var çünkü her iki kültürde de seramik büyük bir yer tutuyor. Romanya’da bu geleneğin en ünlülerinden biri Horezu seramik işçiliği ve el boyama motiflerdir. 2012 yılında “İnsanlığın Soyut Kültürel Mirası/Intangible Cultural Heritage of Humanity”nın Temsilci Listesi’ne yazılmıştır ve nesiller boyu süren bilgi ve işçiliği yansıtmaktadır. Dekorasyon ve rengin birleştirilmesindeki kadın ve erkek becerileri, bu seramiklerin kişiliğini ve benzersizliğini tanımlar. Renkler koyu kahverengi, kırmızı, yeşil, mavi ve “Horezu fildişi”nin canlı tonlarıdır. El sanatları ailelerin aracılığıyla, ustadan çıraklara atölye çalışmalarında, topluma bir kimlik duygusu kazandırırken, günlük hayatta sosyal bir işlevi sürdürüyor. Centennial Balomuzda 700 misafirimizin her birine onlara Romanya ve gelenekleri hakkında güzel bir hatıra olması için için el yapımı Horezu seramiklerinden hediye ettik.

“TARKAN HAYRANIYIM”

Türkiye’de Rumen pop müzik yıldızlarının şarkıları da büyük ilgi görüyor. Siz de Türk müziğinden hoşlanıyor musunuz?

Türk radyo istasyonlarında Rumen şarkılarının ya da Inna, Alexandra Stan, Brianna gibi popüler Rumen şarkıcıların çokça çalındığına şahit olmanın beni çok etkilediğini itiraf etmeliyim. Türkiye’de çok fazla konsere katılamamış olmama rağmen, Türk müziğini gerçekten seviyorum. Genç nesiller için biraz eski moda sayılabilir ama büyük bir Tarkan hayranıyım. Ergenlik yıllarımdan onun müziği ile ilgili hatırladığım pek çok anım var. Ayrıca Türkiye’de sayıları gittikçe artan caz grupları ve örneğin Oceanus Orientalis’e olduğu gibi techno müziğe de hayranım.

Türk dostlarınız var mı?

Değer verdiğim, yakın olduğum ve sık sık birlikte zaman geçirdiğim Türk arkadaşlarım var. Ve burada görevimi bitirdikten sonra arkadaşlığımızın süreceğinden eminim. Bir diplomat seyahat etmeden ve arkadaş edinmeden ev sahibi ülkeyi anlayamaz. Türkiye’de arkadaş edinmek, bir Rumen için doğal bir şey çünkü dilden gastronomiye ve futbola kadar pek çok ortak özelliği paylaşıyoruz. Bu da sohbetlerin kolayca güzelleşmesini sağlıyor. Rumence’de yer alan 2000 Türk kelimesi veya Rumen “sarma”nın Türk sarmasından farklı olup olmadığı konusunda Türk arkadaşlarımla uzun sohbetlere girdiğim oldu. Ghoerghe Hagi, Gica Popescu, Micea Lucescu, Bogdan Prunea, Adrian Ilie gibi Türk Futbol Kulüplerini temsil eden Rumen futbol yıldızlarından ve şampiyonalarından bahsetmiyorum bile…

Türkçe biliyor musunuz? Sizce Türkçe öğrenmesi zor bir dil mi?

Çok az Türkçe konuşabiliyorum. Hatta arkadaşlarımdan biri “sadece menü konuşabiliyorum” yani yalnızca yemeğimi Türkçe sipariş edebiliyorum diye benimle alay ediyor. Türkçe bizim için zor bir dil çünkü Rumence bir Latin dili ve farklı bir yapısı, grameri var. Ancak Rumence’ye geçen 2000 civarında Türkçe kelime var ve Türkçe’de de yaklaşık 6000 Fransızca kelime olduğu söyleniyor. Fransızca da Rumence gibi Latin kökenli bir dil olduğundan ben de böylece toplam 8000 Türkçe kelime bildiğimi söyleyebilirim. Çorap, çorba, pervaz, tavan, perde gibi özdeş sözlerimiz var ama en önemlisi, sadece Türkçe ve Rumence dillerinin alfabesinde “ș” harfinin olması.

Rumen ve Türk mutfağı birbirine benziyor mu? Türk mutfağını nasıl buluyorsunuz? En sevdiğiniz yemekler hangileri?

Daha önce de bahsettiğim gibi, Romanya ve Türkiye o kadar çok benzerlik taşıyor ki, bu nedenle Türk yemeklerini beğenmemem imkansız olurdu. Geçtiğimiz yıl, Türkiye’de ilk Rumen Gastronomi günlerini düzenledik; Türk mutfağına benzeyen sarma, pilav, patlıcan salatası, baharatlı yumurta dolması, kebap vb. Rumen yemeklerini sunduk. Etkinlik sırasında, Türkiye’nin UNESCO Komisyonunun himayesinde yer alan Rumen ve Türk mutfağının benzerlikleri ve geleneklerinin ele alındığı Rumen ve Türk üniversite profesörleri tarafından yapılan bir araştırma kitabı tanıtıldı. Şahsen ben çoğunlukla et ve sebzeleri severim, bu yüzden en sevdiğim Türk yemeklerinden biri de Cağ kebap ve kuzu pirzola. Ayrıca Antep fıstıklı baklava hayranıyım ve ölçülü olarak yemeye çalışıyorum.

Modayla ilgili misiniz? Alışveriş yapmayı seviyor musunuz? Görev yaptığınız ülkelerden, o yörelere ait kıyafetler alır mısınız?

Diplomat olarak bir kadının kıyafet seçimlerinde daima profesyonel olması, aynı zamanda kendi tarzını da yansıtması giymesi gerekir. Bir kadın diplomat, her koşulda ülkesinin imajıdır, bu nedenle giyim, aksesuar ve duruş çok önemlidir. Yurt dışındaki tüm seyahatlerim sırasında, Rumen geleneklerinden ilham alan veya Rumen tasarımcıların diktiği kıyafetler giymeye çalışıyorum. Ayrıca her zaman ülkemizin en iyi kültürel elçilerinden biri olduğunu düşündüğüm “Rumen Bluzu”nu büyük bir gururla giyiyorum.

Ziyaret ettiğim ülkelerin kıyafetlerinden almayı severim çünkü bunu o ülkenin geleneklerini tanımak ve her bir parçanın arkasında yatan hikayeleri bilebilmenin en kolay yolu olarak görüyorum. Bana o ülkede geçirdiğim güzel zamanlarımı anımsatacak bir hatıra oluyorlar. Türkiye’de “kaftanlar” ve saf bir sanat eseri olduğunu düşündüğüm bu giysilerin dikilme tekniği beni çok etkiliyor. Kıyafetlerde de ortak gelenekleri paylaştığımız için modanın da kültürel ortaklıkları daha fazla geliştirebileceğimiz bir alan olduğunu düşünüyorum.

Bir anne olarak yoğun bir iş yaşantınız var ve bununla birlikte çocuğunuzu başka bir ülkede büyütüyorsunuz. Bu durumun hem siz hem de oğlunuz için zorlukları oluyor mu?

İş ve aile arasında bir denge kurmaya ve küçük çocuğumla mümkün olduğunca çok zaman geçirmeye çalışıyorum. Bir anne olarak, fedakarlık gerektirse de çocuklarımızla geçirilen zamanın hayatlarımızda eşsiz bir değere sahip olduğunu aklımızda tutmamız gerekiyor. Bu nedenle vaktimi daha iyi yönetmeye çalışıyorum. İşe daha erken gelerek akşamlarımı oğlumla geçirmek için bazı organizasyonları ve resepsiyonları atladığım oluyor. Oğlumuz uluslararası hayatımıza çok iyi adapte olduğu ve seyahat etmeyi çok sevdiği için çok şanslıyız. Neredeyse dört yaşında ve en sevdiği hava yolu şirketi Türk Hava Yolları. Ankara bize ilk yıllardan itibaren iyi eğitim olanakları sağladı ve bu sayede oğlumuz Rumence, Türkçe ve İngilizce dillerini akıcı olarak konuşuyor. Gelecekte Türkçesini ilerletmeye devam edeceğini umuyorum.

Eşinizle nasıl tanıştınız? Ne kadar zamandır evlisiniz? Birlikte çalışmanızın ilişkinize nasıl bir etkisi oluyor?

Bürokrat’ın hikayelerinin çoğunda olduğu gibi, Romanya Dışişleri Bakanlığı’nın koridorlarında

kariyerlerimizin farklı noktalarındayken karşılaştık ve sadece birkaç ay sonra evlenmeye karar verdik. Şimdi neredeyse 10 yıldır evliyiz. Bu da bizi kendi çıkarları ve zorlukları olan bir “diplomat çift” yapıyor. Bizim gibi Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndaki diplomat çiftlerle tanışmaktan ve diplomat çiftlerin -ki bazıları yakın arkadaşlarımız mutlu bir evliliği yönetebilmekteki benzerlik ve farklılıklarını paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz. Dahası Ankara’ya ilk kez geldiğimde, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Yunanistan, Avustralya, İtalya, İrlanda gibi birçok ülkeyi temsil eden diplomat çiftlerin sayısını gördüğümde şaşırdığımı söyleyebilirim.

Benzer Haberler

spot_img
spot_imgspot_img