Obezite ve Diyabet Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. İbrahim Sakçak, hem fizyolojik hem de psikolojik açıdan ciddi sıkıntıların kaynağı olan obezite ve obezite cerrahisi hakkında merak edilen soruları yanıtladı. Pandemi döneminde obez bireylerin yaşadığı sorunların altını çizen Sakçak, obezite ve Covid-19 ilişkisini anlattı.
İbrahim Bey, obezite cerrahisi alanına yönelmenizin sebebi nedir?
İbrahim Sakçak: Obezite; sadece kilo artışı değil, aynı zamanda pek çok sağlık sorununa neden olan bir rahatsızlık. Ülkemizde her geçen yıl artmakta olan obezitenin mutlaka önlenmesi gerekiyor. Bir genel cerrah olarak bu konuda üzerime düşen görevi ifa etmek için obezite tedavisi konusuna yoğunlaşarak bu alanda çalışmaya 2008 yılında başladım.
Mesleğinizin ilk yıllarından bugüne bakıp değerlendirdiğinizde obezite cerrahisi alanında nasıl gelişmeler yaşandı?
İ.S.:Hekimlik mesleğine başladığımda obezite ülkemizde önemli bir sorun değildi. Sonraki yıllarda; gelişen teknoloji ve yaşam koşullarıyla birlikte hastalarımızdan bu konuda şikayetler gelmeye başladı.
Kliniğinizde hangi alanlarda hizmet veriyorsunuz? Burayı kurarken özellikle dikkat ettiğiniz şeyler oldu mu?
İ.S.:Kliniğimiz tamamıyla obezite ve metabolik cerrahi üzerine kurulu. Obezitenin tedavisinde medikal ve cerrahi tedaviler olmak üzere farklı yöntemler uyguluyoruz. Klinik diyetisyenimiz ve nutrisyon hemşirelerimizin de desteğiyle beslenme eğitimi, mide botoksu, mide balonu, tüm mide ameliyatı, şeker hastalığının cerrahi tedavisine yönelik uygulamalarımız var.
Obezite nedir?
İ.S.:Obezite; kısaca fazla kilolu olmak demektir. Bunu bel çevresi ölçümüyle pratik olarak belirleyebiliriz. Bel çevresi; kadınlarda 88 cm, erkeklerde 102 cm’nin üzerinde ise obezite var demektir.
“TÜRKİYE OBEZİTE TEDAVİSİ KONUSUNDA ÇOK BÜYÜK BİLGİ BİRİKİMİNE SAHİP”
Türkiye’de obezite konusunda bulunduğu noktayı nasıl değerlendirirsiniz?
İ.S.:Türkiye obezite tedavisi ve mücadele yöntemleri konusunda çok büyük bir bilgi ve teknoloji birikimine sahiptir. Öyle ki obezite tedavisi için dünyanın pek çok ülkesinden hastalar bu amaçla Türkiye’ye gelmektedir.
Obezite cerrahisi konusunda doğru bilinen yanlışlar nelerdir?
İ.S.:Obezite cerrahisi konusunda en çok bilinen yanlış; ameliyattan sonra ömür boyu normal beslenilemeyeceği fikridir. Diğer bir yanlış ise sağlam bir organın alınacağının zannedilmesidir. Halbuki; ameliyattan bir ay sonra hemen her istenilen yenilip içilebilir. Sadece yeme miktarı az olmaktadır. Sağlam organ alınmamaktadır. Gereğinden fazla büyük olan mide, olması gereken boyuta getirilmektedir.
Obezitede cerrahi tedavi için gereken kriterler neler?
İ.S.:Obezite cerrahi tedavisi için kişinin vücut kitle indeksinin 40’ın üzerinde olması veya 35’in üzerinde olup birlikte eşlik eden obezite ile ilişkili bir hastalığının olması yeterli kıstaslardır.
“FAZLA KİLOSU OLAN HERKESE AMELİYAT ÖNERİLMEMELİ”
Fazla kilosu olan, zayıflamak isteyen herkes ameliyat mı olmalı? Cerrahi olmayan metotlar da var mı?
İ.S.:Fazla kilosu olan herkese ameliyat önerilmesi doğru değildir. Eğer kişinin vücut kitle indeksi 35’in altında veya pratik olması bakımından 25 kg’dan daha az fazla kilosu varsa ameliyat yerine başka uygulamalar öncelikle tercih edilmelidir. Bunlar diyet, spor, mide botoksu, mide balonu, medikal tedaviler gibi yöntemlerdir.
Obezite cerrahisinde uyguladığınız yöntemler neler?
İ.S.:Obezite tedavisinde uyguladığımız en sık cerrahi yöntem Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide) yöntemidir. Tüm dünyada da bu böyledir. İkinci sıklıkta uygulanan yöntem Roux-en-y Gastro enterostomi ameliyatıdır. Ayrıca, Mide Plikasyonu, Ayarlanabilir Mide Kelepçesi, Sadı-S, Biliopankreatik Diversiyon; Transit Bipartisyon, İleal İnterpozisyon gibi yöntemler de mevcuttur.
Obezite ameliyatlarının nasıl riskleri var?
İ.S.:Obezite ameliyatlarından sonra; mideden kaçak (sızıntı) olması, kanama, emboli gibi riskler vardır. Bunlardan en çok endişe edilen risk kaçak durumudur. Günümüzde mide kaçakları stent uygulamaları ve perkütan drenaj yöntemleri ile tedavi edilmektedir.
“OBEZ BİREYLERDE KISIRLIK ÇOK YÜKSEK”
Obezite tedavisinde fizyoloji kadar işin bir de psikolojik bir yanı var. Bu bakımdan hastalarınızla kurduğunuz iletişimin, yaklaşımınızın da önemi büyük. Bu konuda neler söylersiniz?
İ.S.:Obezite, sadece bir fiziksel sağlık sorunu değil aynı zamanda kişinin psikolojisini ciddi anlamda bozan bir sağlık sorunudur. Obezite sorunu yaşayan kişi depresyona girerek; özgüven kaybı yaşayabilmektedir. Fazla kiloları nedeniyle sosyal yaşamdan kendini soyutlayabilmektedir.
Bu durum bireyin iş ve okul başarısını ciddi anlamda olumsuz etkilemektedir. Özellikle karşı cinsle yakınlaşmada sorunlar yaşanabilmekte ve ailenin parçalanmasına kadar gidebilmektedir. Obez bireylerde infertilite (kısırlık) çok yüksektir. Hormonal dengedeki bozulma, polikistik over sendromu gelişimi ciddi anlamda gebeliğe engel teşkil etmektedir.
Obezite hastalarının koronavirüse yakalanma ve koronavirüse bağlı ölümler açısından daha fazla riske sahip olduğu belirtiliyor. Bunun sebebi nedir, bu konuda neler söylersiniz?
İ.S.:Obezite hali ciddi solunumsal rahatsızlıklara neden olmaktadır. Yürürken, merdiven çıkarken nefes darlığı hali ortaya çıkmaktadır. Uykuda nefes durmaları (uyku apne sendromu), horlama nedeniyle sağlıklı bir uyku hali yaşayamamaktadırlar. Bu kişiler Covid-19 hastalığına yakalanırlar ise solunum yetmezliğime kolaylıkla girmektedirler. Bu konuda yapılan istatistiki çalışmalar da obez bireylerde koronavirüs enfeksiyonu sonrası solunum cihazı ihtiyacının çok yüksek oranda arttığını göstermektedir.
Son dönemde ülkemizde Covid-19 aşılamasının başlamasıyla birlikte, obez hastalar ve aşı ilişkisi ile ilgili gelişmeler nelerdir? Siz nasıl değerlendirirsiniz?
İ.S.:Covid-19 ile mücadele etmenin en etkili önleyici yöntemi aşılamadır. Aşılama en az iki kez belli aralıklarla yapılmalıdır. Toplumun en az %70’i aşılandığında koronavirüs enfeksiyonu kontrol edilmesi çok kolaylaşacaktır. Obez bireyler koronavirus enfeksiyonu açısından riskli grupta oldukları için aşılama programlarında öncelik verilmesi gerekmektedir. Bu hem obezite hastalarının sağlığının korunması hem de toplum sağlığı için çok önemlidir.
Aşı karşıtlığı ile ilgili görüşleriniz neler?
İ.S.:Aşı karşıtlığı çok yanlış bir yaklaşımdır. Bu durum hem kişinin kendi sağlığını hem de toplum sağlığını tehlikeye atabilir. Viral enfeksiyonlarla mücadele etmenin en etkili ve kalıcı yolunun aşı olduğu sadece bugün değil yaklaşık 100 yıldır bilinen bir gerçektir. Hatta aşılanma nedeniyle pek çok viral hastalık artık sorun olmaktan çıkmıştır.
Kliniğinizde koronavirüs için hangi önlemleri aldınız?
İ.S.:Kliniğimizde standart önlemlerle birlikte bir sağlık merkezi olduğumuz için her gelen kişiye maske vererek, el dezenfeksiyonu sağlayarak temel tedbirleri almaktayız. Ayrıca, randevularımızı aralıklı vererek kalabalık oluşturmamaya çalışıyoruz. Düzenli olarak kliniğin tüm bölümleri dezenfekte ediliyor. Havalandırma tedbirleri de uyguluyoruz.
Başarılı bir hekim olmanın ilk şartı nedir sizce?
İ.S.:Sadece hekimlik değil tüm mesleklerde başarılı olmanın temel şartı mesleğini sevmekten geçiyor. Eğer bir iş sevgiyle yapılmıyorsa o işten iyi bir sonuç çıkmaz. Hekimlik mesleğini sevmek dışında başarılı olmak için; düzenli ve disiplinli çalışma, araştırma yapma, bilgilerini geliştirme ve sabırlı olma gibi ek özelliklerin de mutlaka gerekli olduğuna inanıyorum.
İşinizin en sevdiğiniz ve sizi en zorlayan yanları neler?
İ.S.:Mesleğimin en sevdiğin yanı tedavi ettiğim insanların mutluluğudur. En zor yanı ise; tüm çabalarımıza rağmen yeterince sağlığını düzeltemediğimiz hastalar olursa bu beni çok üzüyor.
Çalışmadığınız zamanlar neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz?
İ.S.:İş dışındaki tüm zamanımı ailemlegeçirmeye özen gösteriyorum. Bunun dışında hobilerimle ilgilenmek de beni çok mutlu ediyor. Müzik aleti çalıyorum, bahçe işleri ile uğraşıyorum.
Ruhunuzu nasıl beslersiniz? Sizi ne motive eder?
İ.S.:Eşim ve kızımla sohbet etmek, onlarla güzel anlar geçirmek, benim ruhuma iyi geliyor. Ayrıca açık havada dolaşmak, dostlarımla sohbet etmek ve müzik dinlemekten çok keyif alıyorum.