Eda Hanım, cemiyet hayatından tanıdığımız bir isimsiniz, sizi şimdi bir de başarılı bir iş kadını olarak daha yakından tanımak istiyoruz; bugüne kadar neler yaptınız, şimdi nelerle meşgulsünüz?
Öncelikle beni başarılı bir iş kadını olarak tanımladığınız için teşekkür ederim. Başarının sınırı, sonu yoktur ve başarılı olmak kadar başarının sürdürülebilirliği daha da anlamlıdır. Hedefim etik değerler doğrultusunda ve hukuka uygun çalışarak, her geçen gün başarımı artırarak meslek hayatımı sürdürmek. 1988 Ankara Hukuk Fakültesi mezunuyum. 1989-1994 yıllları arasında kendi ofisimde serbest avukatlık yaptım. 1994 yılında eşim Derviş Günday ile evlendiğimde kendisi Ankara Şoförler Odası, TŞOF (Türkiye Şoförler Federasyonu) Başkanı ve TESK (Türkiye Esnaf Ve Sanatkarlar Konfederasyonu) Genel Başkanı olması nedeniyle çok yoğun bir çalışma hayatının içindeydi. Oldukça yoğun bir çalışmayı gerektiren serbest avukatlık mesleği nedeniyle aile birlik ve beraberliğimizin devamı için birimizin fedakarlık yapması gerekiyordu. Doğal olarak bu özveri bana düştü ve eşimin ricası ile fiili avukatlık yapmak yerine eşimin özel hukuk danışmanı oldum. 1995 yılında kızımız Seda Naz dünyaya geldi. 2007-2011 yılları arasında eşim CHP Çorum milletvekilliği yaptı. 1994-2011 yılları arasında kızımızı büyütmenin yanı sıra bilgim, yeteneğim elverdiği ölçüde eşimin danıştığı her konuda ona yardımcı oldum ve protokol görevlerinde eşlik ettim. Ayrıca pek çok yardım kuruluşunda, sosyal projelerde yer aldım. 2011 yılından sonra ise yardım derneklerinde, sosyal projelerde faaliyetlerim devam etti.
“BAŞARI BENİ EN MUTLU EDEN DUYGU”
Avukatlığa dönüşünüz nasıl gerçekleşti?
Eşimin aktif çalışma dönemi bittikten sonra hukuk alanından kopmam ben de bir süre sonra manevi bir boşluk yarattı. Bu nedenle çok sevdiğim avukatlık mesleğimi fiili olarak yapmaya karar verdim. Ancak çok uzun süre hukuk danışmanlığı yaptığım için uygulamadan kopmuş olmam nedeniyle direkt ofis açmak yerine bir dönem arkadaşımın ofisinde mesleğe yeniden başlayan bir stajyer gibi çalışmanın daha doğru olacağını düşündüm. Çünkü ‘Çıraklığını yapmadığınız işin ustası olamazsınız.’ Ayrıca hiçbir destek almadan, neler yapabileceğimi, aklımın ve zekamın kapasitesini, kendi gücümü görmek, kendimi yeniden keşfetmek istedim. Hayatta her zaman emek verilerek kazanılan başarının kalıcı olacağına inanırım. Başarı benim için çok önemlidir ve beni en çok mutlu eden duygudur. Öğrencilik hayatım boyunca hep başarılı bir öğrenci oldum ve hiç bütünlemeye kalmadan öğrencilik hayatımı tamamladım. Mesleğimi bıraktığım dönemde de başarılı bir avukattım.
Neden arabuluculuğu tercih ettiniz?
Türkiye’de 2012 yılında 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ve 2013 yılında da Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği yürürlüğe girdi. Başlangıçta kamuoyunda tartışmalara neden olan bu sistemi araştırıp, inceledim. Ve gördüm ki; arabuluculuk çok eski çağlardan beri uygulanan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi. Babil’de, Roma’da, Afrika ve Amerika kıtasında arabuluculuk yönteminin kullanılarak uyuşmazlıkların çözümlendiğine dair pek çok kanıt mevcut. Anadolu kültürü de bu yönteme hiç yabancı değildir. Özellikle Osmanlı döneminde ahilik teşkilatında sıklıkla uygulanmıştır. Dolayısıyla arabuluculuk yeni bulunmuş barışçı bir çözüm yöntemi değildir. Yeni olan arabuluculuğun; ayrı bir kurum, usul ve meslek olarak düzenlenmesidir.
Modern anlamda arabuluculuk ABD’de 1960’lı yılların sonunda sıklıkla kullanılmaya başlamıştır.Ve bu süreç ABD’ye paralel olarak Avustralya, Kanada ve Yeni Zelanda’da gelişme göstermiştir.
1990’lı yıllara gelindiğinde ise başta İngiltere ve Fransa olmak üzere Avusturya, İtalya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Bulgaristan, Slovakya gibi Kıta Avrupası ülkelerinin hukuk sistemine girmiş ve hızla uygulanmaya başlamıştır. 1998 yılından itibaren Avrupa Birliği ve Avrupa Parlamentosu’nda, birliğe üye ülkelere yönelik hukuk sisteminde arabuluculuğun uygulanmasına yönelik pek çok direktif ve tavsiye kararı almıştır.
İçinde yaşadığımız global süreçte dünya hukuk sistemindeki meydana gelen bu değişim ve gelişmelere ülkemizin kayıtsız kalması düşünülemez. Hukuk sisteminin başta arabuluculuk olmak üzere diğer alternatif çözüm yöntemlerine evrildiğini ve dünyada hak temelli adalet anlayışından menfaat temelli adalet anlayışına geçilmekte olduğuna kanaat getirdim ve geleceğin mesleği olan arabulucu olmaya karar verdim.
Bu konuda uzmanlaşmak için nasıl bir yol izlediniz?
Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden arabuluculuk eğitimi aldım. Adalet Bakanlığının açmış olduğu yazılı ve uygulamalı arabuluculuk sınavlarında başarılı oldum. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin eğitimine katılarak “İş Hukukunda Uzman Arabulucu” oldum. 2017 TOOB ETÜ Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden “Uzlaştırmacı” eğitimi aldım ve Adalet Bakanlığının açmış olduğu sınavda başarılı olarak “Uzlaştırmacı” oldum. Bir anda 1989 yılındaki avukatlık, 1992 yılındaki noterlik mesleğinin yanına arabulucu ve uzlaştırmacı mesleklerini de ekledim. Bir süre noter mi olsam arabulucu mu olsam diye düşündüm. Ama noterliğe mevzuat gereği Ankara dışından başlamam gerektiğinden, aile düzenimizin bozulmaması için geleceğin mesleği olan arabuluculukta ilerlemeye karar verdim. 2016 yılından bu yana Adalet Bakanlığı siciline kayıtlı bir arabulucu olarak, Başkent Arabuluculuk Uyuşmazlık Çözüm Merkezi ortağı olarak arabuluculuk yapmaktayım. Ayrıca 2019 yılında Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Proje Geliştirme Komisyonunda bakanlığın istemi üzerine görev aldım. Türkiye’de arabuluculuk sisteminin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması üzerine komisyondaki meslektaşlarımızla projeler hazırlayıp raporlayarak Adalet Bakanlığına sunduk.
“12 YAŞINDA PETROCELLİ OLMAYA KARAR VERDİM”
En başta avukatlık mesleğini seçmenize ne sebep oldu?
Öğretim görevlisi bir annenin ve Cumhuriyet Savcısı bir babanın kızıyım. Çocukluktan beri baba mesleğine ilgi duydum. Babamın cübbesini giyer kendimi aynada seyrederdim. Babamın peşine takılıp gider adliyede sessizce duruşma izler, babam dosya okurken ben de yanında oturur ders çalışır ya da dosya okurdum. Bazen de onun kanun kitaplarını okur ama tabii ki hiçbir şey anlamazdım. Daktiloda yazı yazmaya çalışmak en zevk aldığım oyundu. Adliyenin maskotuydum, çok uslu olduğum ve yazı işlerinde herkese getir götür yaptığım için varlığım kimseyi rahatsız etmezdi. 1977-1979 yıllarında TRT televizyonunda yayınlanan meşhur Petrocelli dizisinin sıkı takipçisiydim. Fazla etkilenmiş olacağım ki 12 yaşında her davasını kazanan Petrocelli olmaya karar verdim.
Başkent Arabuluculuk Merkezi Türkiye’nin ilk kurulan merkezlerden biri. Bu nasıl oldu, nasıl başladı, sizden dinleyebilir miyiz?
Başkent Arabuluculuk Uyuşmazlık Çözüm Merkezi 2016 yılı şubat ayında kurulmuştur. Ankara’nın ilk kurulan arabuluculuk merkezi olup, Türkiye’nin de ikinci arabuluculuk merkezidir. Merkezimizin listesinde benimle birlikte Av. Arb. Yusuf Gözel, Av. Arb. Mehmet Ali Baranlı, Av. Arb. Onur Tektaş, Av. Arb. Özlem Arslan, Av. Arb. Pervin Yıldız, Av. Arb. Selda Kutlay, Av. Arb. Nazlı Özlem Atmaca, Av. Arb. Neriman Karataş, Arb. Dr. Barış Toraman, Av. Arb. Ayşe İşleyici, Av. Arb. Özlem Yokuş Küçükbahar, Av. Arb. Dilek Yurtsever Bora olmak üzere 13 arabulucu görev yapmaktadır. Arabulucularımız uygulamacı eğitmen olarak çeşitli üniversitelerde Temel Arabuluculuk Eğitimi Ceza Hukukunda Uzlaştırma Eğitim, İş Hukukunda Arabuluculuk Uzmanlık Eğitimi dersleri vermektedir. Merkezimizin ortakları Ankara’daki 2 ayrı arabuluculuk derneğinin kuruluşunda yer almışlardır. Bu derneklerden Ankara Arabulucular Derneği Türkiye’nin birçok okulunda Akran Arabuluculuğu projesini yürütmektedir.
Başkent Arabuluculuk Merkezi’nde neler yapıyorsunuz? Ekibinizden, çalışma alanlarınızdan bahseder misiniz?
Başkent Arabuluculuk Uyuşmazlık Çözüm merkezi, arabuluculuğa elverişli olan bütün alanlarda arabuluculuk hizmeti vermektedir. Bu alanlardan birkaç örnek saymak gerekirse; işçi işveren uyuşmazlığı, ticari uyuşmazlıklar, kira uyuşmazlıkları, tüketici hukuku ile ilgili uyuşmazlıklar, taşınmaz hukuku ile ilgili uyuşmazlıklar, şirketler hukuku ile ilgili uyuşmazlıklar, çalıştığımız alanların bazılarıdır.
Başkent Arabuluculuk Uyuşmazlık Çözüm merkezi, eğitim faaliyetleri de yapmaktadır. Değişik Üniversitelerle ortaklaşa, Arabuluculuk Temel Eğitimi ve Arabuluculuk Uzmanlık Eğitimi düzenlemektedir. Merkezimizin ortakları bugüne kadar değişik üniversiteler bünyesinde, uygulamacı eğitmen arabulucu olarak dersler verdiler. Bu Üniversiteler Hacettepe Üniversitesi, Başkent Üniversitesi, TOBB Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Hasan Kalyoncu Üniversitesi, İstanbul Aydın Üniversitesi ve Akdeniz Üniversitesi’dir. Bunun dışında merkezimizde arabuluculuk ile ilgili atölye çalışmaları, arabuluculuk sınavına hazırlık çalışmaları yapıldı. Son arabuluculuk sınavı birincisinin arabuluculuk eğitimini merkezimizden almış bir meslektaşımız olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim.
Başkent Arabuluculuk Uyuşmazlık Çözüm Merkezi, yayın faaliyeti de yapmaktadır. Yazarları arasında merkezimizin ortaklarının bulunduğu Arabuluculuk Sınavı Çözümlü Soru Bankası Kitabı yayınlandı. Ayrıca danışmanlığını Başkent Arabuluculuk Merkezi’nin yaptığı ‘Arabuluculuk Asistanı’ isimli, bir yazılım programımız mevcut. Bu program arabuluculuk sürecinde gerekli her türlü doküman ve diğer araçları arabulucuların hizmetine sunmaktadır. Eğitim ve yayıncılık faaliyetlerimize çok önem veriyor ve bu alanda daha da ileri hedeflere ulaşmayı planlıyoruz. Ayrıca merkez açmak isteyen arabulucu meslektaşlarımıza danışmanlık hizmeti veriyoruz.
Ülkemizde tahkim ve Medarb’ın (arabuluculuk + tahkim) sisteminin yavaş yavaş yaygınlaşacağını öngörüyoruz. Tahkim ve Medarb ile ilgili yapılanma çalışmalarını da sürdürüyoruz.
Başkent Arabuluculuk Uyuşmazlık Merkezi’nin sloganı olan ÖZGÜR İNSAN KARAR VERME GÜCÜNÜ ELİNDE TUTAN İNSANDIR diyerek uyuşmazlık yaşayan herkesin arabuluculuk yöntemini mutlaka denemelerini öneririz.
“TARAFLARIN ÜZERİNDE SERBESTÇE TASARRUF EDEBİLDİKLERİ HER TÜRLÜ ÖZEL HUKUK UYUŞMAZLIĞI İÇİN ARABULUCUYA GİDİLEBİLİR”
Dilerseniz biraz arabuluculuğun ne olduğundan bahsedelim… Ne zaman, hangi durumlarda arabulucuya gidilmeli?
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 2’nci maddesine göre arabuluculuk; sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, “tarafların çözüm üretememesi durumunda çözüm önerisi de getirebilen” uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyari olarak yürütülen çözüm yöntemidir.
Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere bu faaliyeti yürüten ve Adalet Bakanlığınca düzenlenen arabulucular siciline kaydedilmiş bulunan gerçek kişiye arabulucu denir. İçinde yabancılık unsuru taşıyanlar da dahil olmak üzere, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanır. Ancak aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıklar arabuluculuğa elverişli değildir. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebildikleri her özel hukuk uyuşmazlığı için arabulucuya gidilebilir.
Arabuluculukta sistem nasıl işliyor, kişiler size başvurduktan sonra nasıl bir süreç devam ediyor?
Arabuluculuğa başvurmak isteyen taraf, özel bir arabuluculuk merkezine başvuru yaparak, arabuluculuk sürecini başlatabilir. Örneğin Başkent Arabuluculuk Merkezi’ne arabuluculuk başvurusu yapmak isteyen taraf, web sitesi (www.baskentarabuluculuk.com) üzerinden online olarak başvuru yapabileceği gibi bizzat merkeze gelerek de başvuruda bulunabilir. Bunun dışında adliyelerde bulunan arabuluculuk bürosuna başvuru yapmak suretiyle, arabuluculuğa başvuru yapmak mümkündür.
Kendisine başvurulan arabulucu, tarafları en kısa sürede toplantıya davet eder. Arabuluculuk görüşmelerine taraflar bizzat, kanuni temsilcileri veya arabuluculuk konusunda özel yetki verilmiş avukatları ve ayrıca uyuşmazlığın çözümüne katkı sağlayabilecek uzman kişiler de katılabilir. Arabulucu görevini özenle, tarafsız biçimde şahsen yerine getirir. Arabulucu olarak görev alan kimse tarafsızlığından şüphe edilmesini gerektirecek önemli hal ve şartların varlığı halinde bu durumu taraflara bildirmekle yükümlüdür. Bu hususu açıklamasına rağmen taraflar birlikte talep ederse arabulucu görevi üstlenebilir, üstlenmiş olduğu görevi sürdürebilir. Arabulucu taraflar arasında eşitliği gözetmekle yükümlüdür. Keşif, bilirkişi, tanık dinleme gibi sadece hâkim tarafından yapılacak işlemler arabulucu tarafından yapılamaz. Arabulucu taraflarla birlikte ortak toplantılarla süreci yürütür. Gerek duyulan durumlarda her bir tarafla özel görüşme de yapabilir. Müzakerelerde tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması halinde arabulucu bir çözüm önerisinde bulunabilir.
Arabuluculuğun zorunlu olduğu davalar/alanlar var mı?
01.01.2018 tarihinde İş Hukukunda, 01.01.2019 tarihinde de konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerini içeren Ticari Davalarda, dava şartı olarak arabuluculuk getirilmiştir. Ancak iş kazası ve meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat ve bunlarla ilgili tespit, itiraz ve rücu davalarında arabulucuya başvurmak dava şartı değildir. Dava şartı hükmü getirilen bu tür davalarda, arabulucuya başvurmadan dava açıldığı anlaşıldığı takdirde herhangi bir işlem yapılmaksızın esasa girilmeden dava usulden reddedilir.
“ARABULUCULUK İLE ADALETE HIZLI ERİŞİM SAĞLANIR”
Uyuşmazlığı arabuluculuk yöntemi ile çözmenin faydaları neler?
Adalete hızlı erişim sağlanır. Günümüzde bir davanın ilk derce mahkemesinde sonuçlanması ortalama 2 ile 4 yıl arasında sürmektedir. Bu sürece bir de istinaf ve temyiz süreleri eklendiğinde bir davanın sonuçlanması bazen 5-10 yıl zaman alabilmektedir. Oysa arabuluculukta tarafların birkaç saatte bile sonuca ulaşmaları mümkündür.
Ekonomiktir, dava harcı, mahkeme giderleri, vekalet ücreti gibi masraflar yoktur. Dava şartı arabuluculuk kapsamındaki dosyalarda tarafların anlaşamaması durumunda iki saatlik ücret tutarı Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenir. Tarafların anlaşması durumunda ücret Arabuluculuk asgari ücret tarifesine göre taraflarca eşit olarak ödenir.
Süreç kontrolü taraflardadır. Yargısal çözümde karar verme yetkisi üçüncü bir kişinin elinde iken arabuluculukta tarafların iradesindendir.
Taraflar mevcut hukuk düzenlemelerine ve usullerine bağlı kalmadan sadece kendilerine özgü çözüm üretme şansına sahiptir. Tarafların istemedikleri bir karar alınması mümkün değildir.
Kazan-kazan ilkesi ve taraf menfaati esastır. Yargısal çözümde kimin “haklı” olduğuna bakılırken arabuluculukta çözüme ulaşmada “taraf menfaatleri ve ihtiyaçları” esas alınır. Yargısal çözüm yolun da mahkemece verilen kararla bir taraf kaybeder, bir taraf kazanır. Bazen iki taraf da kaybeder, tarafların ilişkileri bozulur. Arabuluculukta ise her iki taraf da kazanır. Yani kazan-kazan kuralı geçerlidir.
Gizlilik ilkesi hakimdir. Mahkemelerde alenilik esas iken arabuluculuk yönteminde gizlilik ilkesi hakimdir. Süreçte anlaşmaya varılamazsa kullanılan belgeler ve yapılan açıklamalar başvurulacak yargısal süreçte delil olarak kullanılamaz. Gizlilik ilkesi tarafların, kurumların, şirketlerin itibarının korunması, ticari sırların açığa çıkmaması açısından oldukça önemlidir.
Arabuluculuk anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi alınması ile beraber mahkeme ilamı niteliğinde bir belge olmaktadır.
Arabuluculuk taraflar arasındaki ihtilafı nihai olarak çözüme kavuşturmaktadır. Arabuluculukta anlaşmaya varılan hususlarla ilgili dava açılması mümkün değildir.
“SİSTEM ÜLKEMİZDE BAŞARIYLA UYGULANIYOR”
Arabuluculuk sistemi Türkiye’de tam olarak oturmuş bir sistem midir?
Arabuluculuk sistemi ülkemizde başarıyla uygulanmaktadır ve dünyadaki diğer ülkeler gibi sürekli bir gelişim ve değişim içindedir. Zaman içerisinde sistemin tam olarak oturacağından kuşkum yok. Şöyle ki; Adalet Bakanlığının açıklamış olduğu resmi istatistiki bilgilere göre İş Hukuku uyuşmazlıklarında Türkiye genelinde anlaşma oranı %65’tir, Ticaret Hukuku uyuşmazlıklarında ise bu oran %57’dir. Tarafların dava şartı olamayan konularda ihtiyari olarak arabulucuya başvurduğu durumlarda ise oran %96’ya çıkmaktadır. Dünyada İtalya, Almanya, Yunanistan, Avusturya, Çin, Japonya ve ABD’nin bazı eyaletlerinde dava şartı arabuluculuk sistemi uygulanmaktadır. Sevinerek söyleyebilirim ki resmî açıklamalara göre anlaşma oranlarının en yüksek olduğu ülke Türkiye’dir.
Bu başarıda Arabuluculuk Sistemini Türk Hukuk sistemine kazandıran gece gündüz büyük bir özveri ile çalışan önceki Arabuluculuk Daire Başkanı şu an Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürü, İSTAC Genel Kurulu ve Yönetim Kurulu Üyesi aynı zamanda Kasım 2019 tarihinden beri Cumhurbaşkanlığı Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu üyesi olan Hâkim Sayın Hakan Öztatar’ın emeği büyüktür. Hukuk İşleri Genel Müdürümüz Hakan Öztatar’a buradan bir kez daha şahsım ve Başkent Arabuluculuk Uyuşmazlık Merkezi adına teşekkürü borç biliriz.
Aynı şekilde şu anki Arabuluculuk Daire Başkanımız hâkim sayın Umut İlhan Durmuşoğlu’na da şahsım ve Başkent Arabuluculuk Uyuşmazlık Merkezi olarak teşekkürlerimizi sunarız.
Bu başarı oranı arabuluculuğun diğer uyuşmazlık konularında da dava şartı haline getirilmesi çalışmalarını hızlandırmıştır. Ayrıca Aile Hukukunda dava şartı arabuluculuk için Adalet Bakanlığı tarafından yasal düzenleme çalışmaları sürdürülmektedir. Aile içi şiddet, boşanma, velayet, soy bağının tespiti, evliliğin butlanı gibi kamusal nitelikteki konular dışında mahkeme temelli arabuluculuk düşünülmektedir.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de 21.01.1998 tarihinde kabul ettiği R (98) sayılı tavsiye kararı ile de üye ülkelere aile arabuluculuğunu geliştirmeyi tavsiye etmektedir.
Adalet Bakanımız sayın Abdülhamit Gül’ün açıklamalarına göre ikinci yargı paketi kapsamında Tüketici Hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda Tüketici Hakem Heyetlerin bakmakla yükümlü olduğu miktarın üst sınırından sonraki kısımda dava şartı arabuluculuk getirilecektir.
“ULUSLARARASI UYUŞMAZLIKLARDA UZUN PROSEDÜRLERDE RAHATLAMA SAĞLANACAK”
Arabuluculuk ile ilgili uluslararası önemli bir adım olan Singapur Konvansiyonu’ndan da bahseder misiniz? Singapur Arabuluculuk sözleşmesi ne işe yarıyor?
Bu sözleşme ABD, Çin, Hindistan, İran, İsrail, Malezya, Gürcistan, Güney Kore gibi bölgelerinde ekonomik güç olan 46 ülke ve Türkiye tarafından imzalandı. Kısacası uluslararası ticari uyuşmazlıkların çözümünde arabulucuya başvurulması sonucunda düzenlenen arabuluculuk anlaşması, Singapur Sözleşmesini imzalayan ülkeler arasında mahkeme ilamı niteliğinde sayılacak. Dolayısıyla icra yolu ile tahsil imkânı olacaktır.
Örneğin Türkiye’de faaliyet gösteren bir şirket Çin’deki bir şirket ile uyuşmazlık yaşarsa tarafların “belirli bir paranın ödenmesi” hususunda imzalayacakları arabuluculuk anlaşması ile Çin’deki yargı sürecine dahil olmadan alacağını tahsil etme imkanına sahip olabilecektir. Singapur Konvansiyonu ile bu sözleşmeyi imzalayan ülkeler arasında yatırımcı ile devlet arasındaki uyuşmazlıklarda uygulanan ve eleştirilere neden olan uzun prosedürlerde ve katı kurallarda rahatlama sağlanacaktır.
“İyi arabulucu” nasıl olmalıdır, nasıl tanımlarsınız?
İyi bir arabulucu öncelikle tarafsız, kendisi ile barışık, iletişim yeteneği yüksek, müzakere tekniklerini iyi bilen, sabırlı, sakin, hoşgörüsü yüksek, empati yeteneği gelişmiş, çözüm üretebilme yaratıcılığına sahip kişilikte bir hukukçu olmalıdır.
Psikolojik olarak davalardan etkilendiğiniz oluyor mu?
Avukatlık yaptığım dönemde çok etkileniyordum. Çünkü amaç davayı kazanmaktı. Bu durum başarı odaklı biri olduğum için üzerimde çok büyük stres yaratıyordu. Ama arabuluculuk sürecinde taraf iradesi hâkim olduğu için çok fazla stres yaşamıyorum. Aralarında uyuşmazlık olan tarafları anlaştırmak için gayret sarf ediyorum ama sonuçta anlaşıp anlaşmamak tarafların iradesinde. Anlaşmasalar bile birbirlerini dinleyip empati kurabilmeleri aralarındaki hasmane durumun kırılmasına neden olup, masadan daha dostane bir şekilde kalkmalarının toplumsal barışa katkıda bulunduğunu düşünüyorum. Bu durum bende mutluluk yaratıyor.
Bir iş gününüz nasıl geçiyor?
Arabuluculuk yapmamın yanı sıra Başkent Arabuluculuk Uyuşmazlık Merkezi’nin eğitim ve halkla ilişkiler, sosyal medya koordinatörlüğünü de yürüttüğüm için oldukça yoğun, hareketli ama bir o kadar da zevkli geçiyor. Çoğu zaman Cumartesi ve Pazar günleri de çalışıyoruz. Ama zaten çok enerjik, dinamik, uyumlu bir ekibimiz var. Amatör bir ruhla profesyonelce çalışıyoruz. Başarımızda ekibimiz arasındaki dostluğun da çok büyük bir etkisi var.
Size göre bu mesleğin en zor ve en keyifli yanları neler?
Çok büyük keyifle yaptığım ve çalışmayı sevdiğim için mesleğimin hiçbir yanı zor gelmiyor. Tabii ki aralarında uyuşmazlık olan ve özellikle aralarında husumet olan tarafların anlaştırarak masadan birbirlerine sarılarak, haklarını helal ederek kalkmasını görmek mesleğimin en keyifli anı. O anki duygularımı kelimelerle anlatmam çok zor.
Türkiye’de kadınların iş hayatına katılımını nasıl değerlendirirsiniz? Yeterli buluyor musunuz?
OECD (Ekonomik Kalkınma ve İş birliği Örgütü) tarafından yayınlanan bir rapora göre üye ülkelerde kadınların iş gücüne katılım oranının en düşük olduğu ülke %33 ile Türkiye. OECD ülkeleri ortalamaları ise %58. Kadınların istihdamdaki oranı son yıllarda yapılan teşviklerle %27 den %33’e çıkmasına rağmen gene de çok düşük. Bu oranın en az %40 olması gerekir düşüncesindeyim.
Evde ve işte başarılı, mutlu olmanın sırrı nedir sizce?
Öncelikle sevginin değerini ve önemini bilmek, tüm canlıları, doğayı sevmek, kendimizle barışık olmak, sahip olduğumuz şeylere şükretmek, azimli olmak, mutluluğu küçük şeylerde bulabilmek, üretmek, güzel arkadaşlık, dostluk ilişkileri kurmak.
İş dışında neler yapmaktan hoşlanırsınız? Ailenizle nasıl vakit geçirirsiniz?
İş dışında ailemle ve arkadaşlarımla seyahat etmeyi, vakit geçirmeyi çok seviyorum. Bu arada fırsat buldukça spor yapmaktan özellikle yüzmekten, doğa yürüyüşlerinden, dans etmekten ve müzik dinlemekten hoşlanıyorum.
“BENİ ZORLUKLAR, KENDİMLE YARIŞMAK MOTİVE EDER”
Sizi motive eden şeyler nedir? Hayattaki öncelikleriniz neler?
Hayattaki önceliklerim kızım, ailem, dostlarım, işim. Belki biraz garip gelebilir ama beni zorluklar, engeller ve kendimle ilgili koyduğum hedefler için kendimle yarışmak motive eder. Kolayı herkes yapar önemli olan zoru başarmaktır diye düşünürüm. Azimliyim ve mücadeleyi severim. Emek verilmeden kazanılan hiçbir şeyin kıymeti olmadığını ve insanı mutlu etmediğini düşünüyorum. Ama amacıma ulaşamazsam demek ki hakkımda böylesi hayırlıymış der, yoluma yeni bir umut ve hedefle devam ederim.
Hayata bakışınızı, felsefenizi yansıtan bir mottonuz var mı?
Hayatı tüm zorluklarına rağmen seviyorum. Aynı zamanda insanları ve tüm canlıları da seviyorum. Karşılaştığım zorluklar, sıkıntılar, acılar, üzüntüler için isyan etmiyor aksine yaşadığım her şeyin benim tekamülüm için gerekli olduğunu düşünürüm. Hayat felsefemi yansıtan mottolarıma gelince, bir sürü mottom var: “Hayatta Hiçbir Şey İmkansız Değildir”, “Ne Olursan Ol Yeter Ki En İyisi Ol” Ne Ekersen Onu Biçersin”,“Her Şerden Bir Hayır Doğar”…
Yeni bir yılın ilk aylarını yaşıyoruz. 2020’den neler bekliyorsunuz? Geleceğe yönelik hedefleriniz, hayalleriniz neler?
Yeni yıldan ülkem ve tüm dünya için sevgi, huzur ve barış temenni ediyorum. Kendim, ailem ve tüm sevdiklerim içinse sağlık, mutluluk, huzur ve başarı… Ayrıca 2020’de tüm insanların kendi mucizelerini yaşamalarını diliyorum.