Cuma, Kasım 22, 2024

Avukat İzel Açıcı “Avukatlar Cesur ve Vizyonlu Olmalı”

Avukat İzel Açıcı ile bir araya gelerek avukatlık mesleği, müvekkil-avukat iletişimi, hukuk sistemi ve hukuk fakültelerine kadar mesleğe dair birçok konuda bilgi aldık. Avukatların cesur ve vizyon sahibi olmasının önemini vurgulayan Açıcı, “İnsanlara haklarını ve hak ettiklerini teslim edebilmeyi, bunun için bir mücadele vermeyi ve haklarını elde etmelerinde vesile olmayı, mesleğimin en büyük hazzı olarak görüyorum” dedi.

spot_img

 

bitter: Bize eğitim hayatınızdan ve bugüne kadar geçtiğiniz kariyer yolundan kısaca bahsedebilir misiniz?

İzel Açıcı: Lise eğitimimi sayısal bölüm­den tamamlayıp hukuk fakültesini kazan­dım. Üniversitede ilk yılımda yurt dışında yabancı dil eğitimi aldım. Dört yıllık üni­versite öğrenimimi tamamladıktan hemen sonra, bir yıllık yasal stajımı başlattım. Stajyer avukatken bir yandan, özel hukuk alanında tezli yüksek lisans ile akademik kariyerime başladım. Şu an iş hukuku alanında tez yazmaktayım. Staj sürecinde birçok sertifikalı eğitim ve kurslara katı­larak mesleki gelişimime katkı sağladım. Avukatlık ruhsatımı aldıktan sonra kendi hukuk büromu açtım. Avukatlık mesleği, gelişen ve değişen düzenlemeleri takip et­memiz ve daima güncel olmamız gereken bir meslek olduğu için, verilen eğitimleri takip ediyor, mümkün olduğunca katılım gösterip mesleki donanımıma her fırsatta katkı sağlıyorum.

bitter: Size göre bu mesleğin en zor ve en keyifli yan­ları neler?

İ.A.: Bu sorunuza mesleğin güzel ve keyifli olan taraflarından bahsederek başlamak istiyorum. Ön­celikle; insanlara haklarını ve hak ettiklerini teslim edebilmeyi, bunun için bir mücadele vermeyi ve haklarını elde etmelerinde vesile olmayı, mesleği­min en büyük hazzı olarak görüyorum. Bu çok farklı ve günlük hayatımızda hiçbir şeyle kıyaslayamaya­cağımız bir manevi tatmin duygusu. Avukatlık, top­lumun her kesimine, her yerde ve her şekilde temas etme imkanına sahip olduğu için, insanın hayatını dolduran dinamik bir meslektir. Yoğun, tempolu, sıkılmaya dahi fırsatımın olmadığı, enerjimi yüksek tutan bir meslekteyim. Mesleğimin dinamik oluşu beni zinde tutuyor ve hayat motivasyonumu yüksel­tiyor.

Aynı zamanda bir avukatın, somut duruma göre çeşitli ve öngörülmesi mümkün olmayan durum­larla karşılaşması her zaman mümkün. Bu noktada daima işlerimizi takip etmek, hukuki süreçlere dik­kat etmek zorundayız. Bu durum bazen her an ça­lışıyormuşuz hissi yaratabilmekte. İşlerimi takip etme aşamasını aslında hayatımı planlayan en önemli faktör olarak görüp, hayat düzenim ile mes­leğimi bütünleştirebiliyorum.

bitter: Avukat kavramına yüklediğiniz anlam nedir? Avukatlık, bir hukuk savaşçılığı mıdır yoksa para kazanmak için yapılan bir meslek midir?

İ.A.: Yargının savunma erki olan avukat, mesleki bir unvan olmaktan öte, adalet sisteminin düzgün işle­yebilmesi için güçlü bir köprüdür. Avukatlar mes­leklerini icra ederken, meslek kuralları ve etiği çer­çevesinde hukuk savaşı verirler. Ben mesleğimizin salt para kazanmak için değil, bu mücadeleden zevk alarak ve severek yapılması gerektiğini düşünüyo­rum. Elbette, verdiğimiz emeğin karşılığını almamız gerekir.

“SADECE MESLEKİ EĞİTİM YETERLİ DEĞİL”

bitter: Sizce bir avukatın hangi niteliklere sahip ol­ması gerekir?

İ.A.: Mesleki eğitimi tamamlamak, avukatlık mesle­ğini layıkıyla icra etmek için elbette yeterli değildir. Ben mesleğime başlarken kendi prensiplerimi belir­ledim. Prensip sahibi insanların hangi meslek dalın­da olursa olsun, her zaman bir noktada istedikleri ba­şarıyı yakalayacaklarına inanıyorum. İki kavramın daha avukatlık mesleğine çok yakıştığını düşünü­yorum: Cesaret ve vizyon. Bir avukat bu özelliklere yeterince haiz olduğunda, içinde bulunduğu somut durumu doğru analiz edebilir. Başka bir önemli hu­sus ise, yalnızca ülkemizdeki değil, tüm dünyadaki hukuki gelişmeler de takip edilmeli. Yine bir avuka­tı iyi olarak nitelendirebilmek için, müvekkilleriyle olan ilişkilerinin de nasıl olduğuna bakmak gereki­yor. İnsanlar bizlere problemleriyle geliyorlar. Önce­likle bu noktada avukatın iyi bir dinleyici olması, ile­tişim kabiliyetinin ve analiz gücünün yüksek olması gerekir. Hukuk mücadelemizi verirken bağımsız ol­malı, avukatlığın itibarına uygun davranmalı, mes­leki değer ve etik kurallarından ayrılmadan, sadakat ve özen yükümlülüğüne uymalıyız.

bitter: Psikolojik olarak davalardan etkilendiğiniz oluyor mu?

İ.A.: Bir avukatın her daim profesyonel olması ge­rekir. Avukatlığa duygu ve hislerimizi karıştırdığı­mız takdirde, objektif olma özelliğimizi kaybedebileceğimiz gibi, olaya bir taraf gibi bakarak gerçeklik algımızı yitirebili­riz. Bu nedenle mesleğimi icra ederken, beni objektif bakış açısından uzaklaştıra­bilecek her türlü düşünce ve duyguları­mı bir kenara bırakarak değerlendirme yapmayı, her daim profesyonel olmayı kendime amaç edindim. Elbette ki, bir davanın neticesinde insanların hakkını teslim edebildiğimde tarif edilemez bir haz yaşıyorum.

bitter: Müvekkil ile olan ilişkide temel taş­lar ne olmalı, iletişim nasıl yönetilmeli?

İ.A.: Avukat ve müvekkil arasındaki ilişki, vekalet ilişkisiyle sınırlı kalmıyor. Müvek­kil ilişkilerimde, öncelikle müvekkillerimin adalet sistemine güvenmesini sağlamaya ça­lışıyorum. Avukat, müvekkili ile arasındaki iş ilişkisini, güven bağı ile sağlam bir zemine oturtup, samimi fakat düzeyli tutarak, iş iliş­kisinin gizliliğine her daim dikkat etmelidir. Müvekkilleri yeterince bilgilendirmek, şef­faf olmak, hukuki süreçleri planlı ve prog­ramlı takip etmek gereklidir.

“HUKUK FAKÜLTELERİNDE EĞİTİMİN NİTELİĞİ ARTTIRILMALI”

bitter: Türkiye’deki avukat sayısı söylendiği gibi nüfusa oranla çok mu sizce? Avukat sayısından sıkça şikayet ediliyor, sizin bu konudaki anlayışınız nedir?

İ.A.: Hatırladığım kadarıyla Türkiye’de 2020 yılı sonu itibarıyla 143 bin avukat bulunu­yordu. Bunu Türkiye nüfusuna oranladığı­mızda, bir avukata düşebilecek müvekkil sayısı oldukça az. Yine avukat sayısının faz­la olduğu Avrupa ülkelerinden Almanya ve İspanya’da da durum benzer. Avukat sayısı Türkiye’deki avukat sayısının yaklaşık yarı­sı kadar olan Fransa da dahil olmak üzere, diğer Avrupa ülkelerindeki avukat sayıla­rının normal düzeyde karşılanabilir oldu­ğunu düşünüyorum. 2010 yılında İstanbul Barosu, New York ve Paris Barosu’nu ge­çerek dünyanın en büyük barosu niteliğine ulaştığını ilan etmişti. Türkiye’deki avukat sayısı hızla artarken, nitelikli avukat sayısı ise düşüyor.

Ülkemizdeki hukuk fakültelerinin sayıların­daki artışı göz önüne aldığımızda, avukat sayısının artmaya devam edeceği ve bunun neticesinde birçok genç meslektaşımın iş bulmakta zorlanacağı aşikardır. Öncelikle hukuk fakültelerinde verilen eğitimin niteli­ğinin ve kalitesinin arttırılmasına, pratikteki eksikliklerin giderilmesine odaklanılması gerektiğini düşünüyorum. Mezuniyet son­rası bir yıllık zorunlu yasal stajın mesleki donanıma sahip olmak için yeterli olmadığı görüşündeyim. Farklı barolar staj süresinde farklı uygulamalarla stajyer avukatlara eği­tim ve seminerler düzenlemekte. Bu eğitim ve seminerlerin daha verimli geçmesi sağ­lanmalı, gerek adliye stajı gerekse avukat yanı stajında yeni meslektaşlara bilgi ve tecrübe edinmeleri konusunda daha fazla destek olunmalıdır. Yakın zamanda kabul edilen yargı reformu paketinde, avukatlık mesleğine giriş sınavı hakkında düzenle­meler yapılmış olup, 2020-2021 yılından itibaren kayıt yaptıran hukuk fakültesi öğ­rencilerinden başlanarak, hukuk meslekleri­ne giriş sınavında başarılı olma şartı arana­caktır. Bu düzenlemeyi yeterli bulmamakla birlikte, avukatlık mesleğinin hak ettiği say­gınlığını korumak adına olumlu ve gerekli bir adım olarak görüyorum.

bitter: Genç avukatlara önerileriniz neler­dir? Sizce mesleğin başında nelere dikkat etmeleri gerekir?

İ.A.: Bir yıllık yasal staj süreci ile birlikte seçtiğimiz mesleğin aslında tam olarak na­sıl yürüdüğünü öğreniriz. Ben de 26 yaşın­da genç bir avukat olarak, staj dönemimde birçok tecrübe edindim. Öncelikle, stajımızı yaptığımız ofisler bizlerin mesleki hayatla­rına yön veriyor. Staj yapılan ofislerde ağır­lıklı olarak hangi alanlarda çalışılıyorsa, biz de baskın olarak o alanlarda bilgi ve tecrübe sahibi oluyoruz. Bu nedenle staja yeni baş­layacak avukatların çalışacakları ofisi doğru seçmeleri gerekiyor. Staj döneminde stajyer avukatların kendilerini çok iyi geliştirecek­leri, hukuki tecrübeler kazanabilecekleri nitelikteki avukatların yanında, mümkünse çeşitli alanlara hakim ve iş yoğunluğunun fazla olduğu ofislerde stajlarını yapmaları ve staj sürecini dolu dolu geçirmeleri mes­leğe daha donanımlı başlamaları açısından önemlidir. Ben bu konuda oldukça şanslıy­dım, stajımı donanımlı bir üstadımın yanın­da yaptım. Mesleğimizin ilk yılları ve staj dönemi çoğu meslektaşım için yoğun ve yorucu bir dönem olmakla birlikte; yeni in­sanlarla tanışıp sosyal çevremizi genişletti­ğimiz, mesleğe dair bilgi ve deneyim kazan­dığımız, çeşitli eğitim ve seminerlerle aktif olduğumuz ve meslektaşlarımızla tanıştı­ğımız bir süreçtir. Deneyimlerim doğrultu­sunda bu süreci keyifli bir dönem olarak da nitelendirebilirim.

Avukatlık mesleğinin getirdiği sorumluluğu doğrudan kendi omuzlarımızda hissetmemiz gerektiğini düşünü­yorum. Benim önerim, avukatlık yapmak isteyen mes­lektaşlarımın kendi düzenleriyle meslek hayatlarına atılmaları yönünde.

bitter: Artık dijital çağdayız. Her alanda etkilerini gör­düğümüz bu dijital çağın bir kötü getirisi de bilişim suçları… İnternet yoluyla işlenen suçlar nelerdir? Siz­ce toplum olarak sosyal medyayı ve interneti gerektiği gibi kullanabiliyor muyuz?

İ.A.: Bilişim suçları, oldukça kapsamlı bir konu olup, çağımızın güncel bir meselesidir. Bu sorunun yanıtına kısa bir tanımla başlamak daha doğru olacaktır. Bilişim suçları, bir bilişim sistemine izinsiz, kanun ve ahlak dışı olarak girilerek gerçekleştirilen, bilişim sisteminin gü­venliğini, sistemdeki verileri veya sistemin kullanıcısını hedef alarak, elektronik ortamda işlenen suçlardır. Bili­şim suçlarının; akıllı telefon, akıllı saatler, bilgisayar ve tabletler, e-posta, kısa mesaj, anlık mesajlaşma servisle­ri, pos makineleri, sosyal medya kanalları gibi her türlü şekilde işlenilebilmesi mümkündür. Teknolojik imkan­lar ve toplumun birçok kesimi tarafından erişilebilirli­ğin artması ile birlikte, ceza kanunlarında düzenlenen her suçun bilişim yoluyla işlenebilmesi de mümkün olmuştur. Dolayısıyla herkes bilişim suçlarının mağ­duru olabilir. Özellikle pandemi ile birlikte, pek çok iş kolunun online çalışma düzenine geçmesi ve neredeyse sosyal hayatın da tümünün online düzene taşınmasıyla birlikte, bilişim suçlarında da artış görülmüştür.

Türk Ceza Kanunu bilişim suçlarıyla ilgili düzenleme­lere yer vermiştir. Bilişim sistemine girme, sistemi en­gelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme, ban­ka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması TCK’da belirtilen bilişim alanındaki suçlardır. Sosyal medyada en çok rastladığımız suçlara bakacak olursak; hakaret ve tehdit, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi ve yayınlanması, haberleşmenin gizliliğini ihlal, cinsel taciz gibi suçları görüyoruz. Bu noktada, siber zorbalık karşımıza çıkı­yor. Sosyal medya kullanıcısı olan herkes mutlaka bir şekilde siber zorbalığa maruz kalabilir. Sosyal medya uygulamaları siber zorbalığı önlemek adına yorum ka­patma, kelime filtreleme gibi bazı yöntemler uyguluyor olsalar da günümüzde siber zorbalığın tam anlamıyla önüne geçmeyi sağlamak pek mümkün değil. Siber zor­balıkla karşılaşan uygulama kullanıcılarının bir avukat ile hukuki yollara başvurmalarını tavsiye ediyorum.

Pandeminin etkisiyle internet kullanımının artmasının olumlu bir sonucu ise, pek çok alanda online sisteme ge­çilmesinin hayatı daha kolay hale getirmesi olumuştur. Fiziken bulunmamız gereken toplantı ve görüşmelerin sanal ortama taşınmasıyla zamandan tasarruf ettiği­mizi, işlerimizi daha hızlı ve kolay halledebildiğimizi söylemek mümkün. Özellikle kişisel görüşlerimizi pay­laştığımız sosyal platformlar sayesinde; güncel olayları takip ediyor, toplumun olaylara tepkisini ve hassasiye­tini ölçebiliyor, bazı olayları gündemin üst sıralarına ta­şıyarak aslında oldukça geniş bir kitle ile sürekli iletişim halinde oluyoruz.

bitter: Geleceğe dair hedefleriniz, hayalleriniz neler?

İ.A.: Oldukça planlı ve programlı yaşayan bir insanım. Bunun yanında, bilinmeyen geleceğe haddinden fazla odaklanmaktan ziyade anı yaşamaya gayret ediyorum. Kariyerime dair hedef ve planlarımı ise paylaşmayı doğru bulmuyorum. Elbette ileride mesleki hayatımda daha büyük kitlelere doğrudan temas edebilmeyi arzu ediyorum.

 

Benzer Haberler

spot_img
spot_imgspot_img