bitter: Bize eğitim hayatınızdan ve bugüne kadar geçtiğiniz kariyer yolundan kısaca bahsedebilir misiniz?
İzel Açıcı: Lise eğitimimi sayısal bölümden tamamlayıp hukuk fakültesini kazandım. Üniversitede ilk yılımda yurt dışında yabancı dil eğitimi aldım. Dört yıllık üniversite öğrenimimi tamamladıktan hemen sonra, bir yıllık yasal stajımı başlattım. Stajyer avukatken bir yandan, özel hukuk alanında tezli yüksek lisans ile akademik kariyerime başladım. Şu an iş hukuku alanında tez yazmaktayım. Staj sürecinde birçok sertifikalı eğitim ve kurslara katılarak mesleki gelişimime katkı sağladım. Avukatlık ruhsatımı aldıktan sonra kendi hukuk büromu açtım. Avukatlık mesleği, gelişen ve değişen düzenlemeleri takip etmemiz ve daima güncel olmamız gereken bir meslek olduğu için, verilen eğitimleri takip ediyor, mümkün olduğunca katılım gösterip mesleki donanımıma her fırsatta katkı sağlıyorum.
bitter: Size göre bu mesleğin en zor ve en keyifli yanları neler?
İ.A.: Bu sorunuza mesleğin güzel ve keyifli olan taraflarından bahsederek başlamak istiyorum. Öncelikle; insanlara haklarını ve hak ettiklerini teslim edebilmeyi, bunun için bir mücadele vermeyi ve haklarını elde etmelerinde vesile olmayı, mesleğimin en büyük hazzı olarak görüyorum. Bu çok farklı ve günlük hayatımızda hiçbir şeyle kıyaslayamayacağımız bir manevi tatmin duygusu. Avukatlık, toplumun her kesimine, her yerde ve her şekilde temas etme imkanına sahip olduğu için, insanın hayatını dolduran dinamik bir meslektir. Yoğun, tempolu, sıkılmaya dahi fırsatımın olmadığı, enerjimi yüksek tutan bir meslekteyim. Mesleğimin dinamik oluşu beni zinde tutuyor ve hayat motivasyonumu yükseltiyor.
Aynı zamanda bir avukatın, somut duruma göre çeşitli ve öngörülmesi mümkün olmayan durumlarla karşılaşması her zaman mümkün. Bu noktada daima işlerimizi takip etmek, hukuki süreçlere dikkat etmek zorundayız. Bu durum bazen her an çalışıyormuşuz hissi yaratabilmekte. İşlerimi takip etme aşamasını aslında hayatımı planlayan en önemli faktör olarak görüp, hayat düzenim ile mesleğimi bütünleştirebiliyorum.
bitter: Avukat kavramına yüklediğiniz anlam nedir? Avukatlık, bir hukuk savaşçılığı mıdır yoksa para kazanmak için yapılan bir meslek midir?
İ.A.: Yargının savunma erki olan avukat, mesleki bir unvan olmaktan öte, adalet sisteminin düzgün işleyebilmesi için güçlü bir köprüdür. Avukatlar mesleklerini icra ederken, meslek kuralları ve etiği çerçevesinde hukuk savaşı verirler. Ben mesleğimizin salt para kazanmak için değil, bu mücadeleden zevk alarak ve severek yapılması gerektiğini düşünüyorum. Elbette, verdiğimiz emeğin karşılığını almamız gerekir.
“SADECE MESLEKİ EĞİTİM YETERLİ DEĞİL”
bitter: Sizce bir avukatın hangi niteliklere sahip olması gerekir?
İ.A.: Mesleki eğitimi tamamlamak, avukatlık mesleğini layıkıyla icra etmek için elbette yeterli değildir. Ben mesleğime başlarken kendi prensiplerimi belirledim. Prensip sahibi insanların hangi meslek dalında olursa olsun, her zaman bir noktada istedikleri başarıyı yakalayacaklarına inanıyorum. İki kavramın daha avukatlık mesleğine çok yakıştığını düşünüyorum: Cesaret ve vizyon. Bir avukat bu özelliklere yeterince haiz olduğunda, içinde bulunduğu somut durumu doğru analiz edebilir. Başka bir önemli husus ise, yalnızca ülkemizdeki değil, tüm dünyadaki hukuki gelişmeler de takip edilmeli. Yine bir avukatı iyi olarak nitelendirebilmek için, müvekkilleriyle olan ilişkilerinin de nasıl olduğuna bakmak gerekiyor. İnsanlar bizlere problemleriyle geliyorlar. Öncelikle bu noktada avukatın iyi bir dinleyici olması, iletişim kabiliyetinin ve analiz gücünün yüksek olması gerekir. Hukuk mücadelemizi verirken bağımsız olmalı, avukatlığın itibarına uygun davranmalı, mesleki değer ve etik kurallarından ayrılmadan, sadakat ve özen yükümlülüğüne uymalıyız.
bitter: Psikolojik olarak davalardan etkilendiğiniz oluyor mu?
İ.A.: Bir avukatın her daim profesyonel olması gerekir. Avukatlığa duygu ve hislerimizi karıştırdığımız takdirde, objektif olma özelliğimizi kaybedebileceğimiz gibi, olaya bir taraf gibi bakarak gerçeklik algımızı yitirebiliriz. Bu nedenle mesleğimi icra ederken, beni objektif bakış açısından uzaklaştırabilecek her türlü düşünce ve duygularımı bir kenara bırakarak değerlendirme yapmayı, her daim profesyonel olmayı kendime amaç edindim. Elbette ki, bir davanın neticesinde insanların hakkını teslim edebildiğimde tarif edilemez bir haz yaşıyorum.
bitter: Müvekkil ile olan ilişkide temel taşlar ne olmalı, iletişim nasıl yönetilmeli?
İ.A.: Avukat ve müvekkil arasındaki ilişki, vekalet ilişkisiyle sınırlı kalmıyor. Müvekkil ilişkilerimde, öncelikle müvekkillerimin adalet sistemine güvenmesini sağlamaya çalışıyorum. Avukat, müvekkili ile arasındaki iş ilişkisini, güven bağı ile sağlam bir zemine oturtup, samimi fakat düzeyli tutarak, iş ilişkisinin gizliliğine her daim dikkat etmelidir. Müvekkilleri yeterince bilgilendirmek, şeffaf olmak, hukuki süreçleri planlı ve programlı takip etmek gereklidir.
“HUKUK FAKÜLTELERİNDE EĞİTİMİN NİTELİĞİ ARTTIRILMALI”
bitter: Türkiye’deki avukat sayısı söylendiği gibi nüfusa oranla çok mu sizce? Avukat sayısından sıkça şikayet ediliyor, sizin bu konudaki anlayışınız nedir?
İ.A.: Hatırladığım kadarıyla Türkiye’de 2020 yılı sonu itibarıyla 143 bin avukat bulunuyordu. Bunu Türkiye nüfusuna oranladığımızda, bir avukata düşebilecek müvekkil sayısı oldukça az. Yine avukat sayısının fazla olduğu Avrupa ülkelerinden Almanya ve İspanya’da da durum benzer. Avukat sayısı Türkiye’deki avukat sayısının yaklaşık yarısı kadar olan Fransa da dahil olmak üzere, diğer Avrupa ülkelerindeki avukat sayılarının normal düzeyde karşılanabilir olduğunu düşünüyorum. 2010 yılında İstanbul Barosu, New York ve Paris Barosu’nu geçerek dünyanın en büyük barosu niteliğine ulaştığını ilan etmişti. Türkiye’deki avukat sayısı hızla artarken, nitelikli avukat sayısı ise düşüyor.
Ülkemizdeki hukuk fakültelerinin sayılarındaki artışı göz önüne aldığımızda, avukat sayısının artmaya devam edeceği ve bunun neticesinde birçok genç meslektaşımın iş bulmakta zorlanacağı aşikardır. Öncelikle hukuk fakültelerinde verilen eğitimin niteliğinin ve kalitesinin arttırılmasına, pratikteki eksikliklerin giderilmesine odaklanılması gerektiğini düşünüyorum. Mezuniyet sonrası bir yıllık zorunlu yasal stajın mesleki donanıma sahip olmak için yeterli olmadığı görüşündeyim. Farklı barolar staj süresinde farklı uygulamalarla stajyer avukatlara eğitim ve seminerler düzenlemekte. Bu eğitim ve seminerlerin daha verimli geçmesi sağlanmalı, gerek adliye stajı gerekse avukat yanı stajında yeni meslektaşlara bilgi ve tecrübe edinmeleri konusunda daha fazla destek olunmalıdır. Yakın zamanda kabul edilen yargı reformu paketinde, avukatlık mesleğine giriş sınavı hakkında düzenlemeler yapılmış olup, 2020-2021 yılından itibaren kayıt yaptıran hukuk fakültesi öğrencilerinden başlanarak, hukuk mesleklerine giriş sınavında başarılı olma şartı aranacaktır. Bu düzenlemeyi yeterli bulmamakla birlikte, avukatlık mesleğinin hak ettiği saygınlığını korumak adına olumlu ve gerekli bir adım olarak görüyorum.
bitter: Genç avukatlara önerileriniz nelerdir? Sizce mesleğin başında nelere dikkat etmeleri gerekir?
İ.A.: Bir yıllık yasal staj süreci ile birlikte seçtiğimiz mesleğin aslında tam olarak nasıl yürüdüğünü öğreniriz. Ben de 26 yaşında genç bir avukat olarak, staj dönemimde birçok tecrübe edindim. Öncelikle, stajımızı yaptığımız ofisler bizlerin mesleki hayatlarına yön veriyor. Staj yapılan ofislerde ağırlıklı olarak hangi alanlarda çalışılıyorsa, biz de baskın olarak o alanlarda bilgi ve tecrübe sahibi oluyoruz. Bu nedenle staja yeni başlayacak avukatların çalışacakları ofisi doğru seçmeleri gerekiyor. Staj döneminde stajyer avukatların kendilerini çok iyi geliştirecekleri, hukuki tecrübeler kazanabilecekleri nitelikteki avukatların yanında, mümkünse çeşitli alanlara hakim ve iş yoğunluğunun fazla olduğu ofislerde stajlarını yapmaları ve staj sürecini dolu dolu geçirmeleri mesleğe daha donanımlı başlamaları açısından önemlidir. Ben bu konuda oldukça şanslıydım, stajımı donanımlı bir üstadımın yanında yaptım. Mesleğimizin ilk yılları ve staj dönemi çoğu meslektaşım için yoğun ve yorucu bir dönem olmakla birlikte; yeni insanlarla tanışıp sosyal çevremizi genişlettiğimiz, mesleğe dair bilgi ve deneyim kazandığımız, çeşitli eğitim ve seminerlerle aktif olduğumuz ve meslektaşlarımızla tanıştığımız bir süreçtir. Deneyimlerim doğrultusunda bu süreci keyifli bir dönem olarak da nitelendirebilirim.
Avukatlık mesleğinin getirdiği sorumluluğu doğrudan kendi omuzlarımızda hissetmemiz gerektiğini düşünüyorum. Benim önerim, avukatlık yapmak isteyen meslektaşlarımın kendi düzenleriyle meslek hayatlarına atılmaları yönünde.
bitter: Artık dijital çağdayız. Her alanda etkilerini gördüğümüz bu dijital çağın bir kötü getirisi de bilişim suçları… İnternet yoluyla işlenen suçlar nelerdir? Sizce toplum olarak sosyal medyayı ve interneti gerektiği gibi kullanabiliyor muyuz?
İ.A.: Bilişim suçları, oldukça kapsamlı bir konu olup, çağımızın güncel bir meselesidir. Bu sorunun yanıtına kısa bir tanımla başlamak daha doğru olacaktır. Bilişim suçları, bir bilişim sistemine izinsiz, kanun ve ahlak dışı olarak girilerek gerçekleştirilen, bilişim sisteminin güvenliğini, sistemdeki verileri veya sistemin kullanıcısını hedef alarak, elektronik ortamda işlenen suçlardır. Bilişim suçlarının; akıllı telefon, akıllı saatler, bilgisayar ve tabletler, e-posta, kısa mesaj, anlık mesajlaşma servisleri, pos makineleri, sosyal medya kanalları gibi her türlü şekilde işlenilebilmesi mümkündür. Teknolojik imkanlar ve toplumun birçok kesimi tarafından erişilebilirliğin artması ile birlikte, ceza kanunlarında düzenlenen her suçun bilişim yoluyla işlenebilmesi de mümkün olmuştur. Dolayısıyla herkes bilişim suçlarının mağduru olabilir. Özellikle pandemi ile birlikte, pek çok iş kolunun online çalışma düzenine geçmesi ve neredeyse sosyal hayatın da tümünün online düzene taşınmasıyla birlikte, bilişim suçlarında da artış görülmüştür.
Türk Ceza Kanunu bilişim suçlarıyla ilgili düzenlemelere yer vermiştir. Bilişim sistemine girme, sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme, banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması TCK’da belirtilen bilişim alanındaki suçlardır. Sosyal medyada en çok rastladığımız suçlara bakacak olursak; hakaret ve tehdit, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi ve yayınlanması, haberleşmenin gizliliğini ihlal, cinsel taciz gibi suçları görüyoruz. Bu noktada, siber zorbalık karşımıza çıkıyor. Sosyal medya kullanıcısı olan herkes mutlaka bir şekilde siber zorbalığa maruz kalabilir. Sosyal medya uygulamaları siber zorbalığı önlemek adına yorum kapatma, kelime filtreleme gibi bazı yöntemler uyguluyor olsalar da günümüzde siber zorbalığın tam anlamıyla önüne geçmeyi sağlamak pek mümkün değil. Siber zorbalıkla karşılaşan uygulama kullanıcılarının bir avukat ile hukuki yollara başvurmalarını tavsiye ediyorum.
Pandeminin etkisiyle internet kullanımının artmasının olumlu bir sonucu ise, pek çok alanda online sisteme geçilmesinin hayatı daha kolay hale getirmesi olumuştur. Fiziken bulunmamız gereken toplantı ve görüşmelerin sanal ortama taşınmasıyla zamandan tasarruf ettiğimizi, işlerimizi daha hızlı ve kolay halledebildiğimizi söylemek mümkün. Özellikle kişisel görüşlerimizi paylaştığımız sosyal platformlar sayesinde; güncel olayları takip ediyor, toplumun olaylara tepkisini ve hassasiyetini ölçebiliyor, bazı olayları gündemin üst sıralarına taşıyarak aslında oldukça geniş bir kitle ile sürekli iletişim halinde oluyoruz.
bitter: Geleceğe dair hedefleriniz, hayalleriniz neler?
İ.A.: Oldukça planlı ve programlı yaşayan bir insanım. Bunun yanında, bilinmeyen geleceğe haddinden fazla odaklanmaktan ziyade anı yaşamaya gayret ediyorum. Kariyerime dair hedef ve planlarımı ise paylaşmayı doğru bulmuyorum. Elbette ileride mesleki hayatımda daha büyük kitlelere doğrudan temas edebilmeyi arzu ediyorum.